Google

14 Temmuz 2008 Pazartesi

İstanbul - Datça - Bodrum 1880 km...

İşten güçten fırsat bulup bir türlü bu yıl tatilimizi nerede geçireceğimizi planlamadık taki 3 gün öncesine kadar..Ne yapalım ne yapalım? derken aklımıza kulağımıza fısıldanan ve övülen Datça geldi.Zaten huyumuzdur gittiğimiz yerlere gitmemek... Yükledik yakışıklımızı c.tesi sabaha karşı 03:00'de vurduk kendimizi yollara heyecanla..Çünkü;geçen yaz Türkiye'nin en kuzey doğu ucundaydık bu yıl ise en güney batısına gidiyorduk.Bu arada yeni aldığımız intercom'un müzik denemeleri başarılı geçti..Tavsiye olunur..Ayrıca reflektif çanta bantlarımızın fotoğrafını galeride görebilirsiniz..Susurluk'a kadar hava 20 ile 17 derece arasında değişirken buradan sonra soğumaya başladı..Hatta Yaso bir ara Susurluk'taki kahvaltı faslında konuşamayacak kadar titremeye başladı.:) Yollarda bu yıl hız ve denetim artmış gibi geldi bize çok sık aralıklarla ekipler vardı. Marmaris'e kadar zaman zaman rüzgar olsa da yormadı.Marmaris'in girişinde ekip çevirdi tabi ki herşeyimiz tam ancak Polis ağabey'in derdi denetim değil sohbetmiş..Boşver evrakları nereden geliyorsunuz? dedi.Hoş beş muhabbetten sonra salıverdi.Başladık Video çekmeye ancak yol boyunca rahatsız etmeyen rüzgar aynı anlayışı bu yol üzerinde göstermiyordu.Oldukça şiddetlendi.Datça'ya yaklaştıkça uçuyoruz sandık.Bu yol inanılmaz manzaralara sahip ama bir ara uçurumun eşiğinden de dönmedik değil..Yusuuuf gel olum!! :))) Manzararının keyfini çıkaramadığımız gibi herhangi bir fotoğraf veya video'da alamadık..Can pazarı malum..Neyse Datça'nın merkezine indik nerede kalalım diye bakınırken bir apart'a yerleştik.Biraz kestirelim akşam keşif yaparız derken akşam yatılan saat 20:30'du ama sabah kalkılan saat'te aynısıydı.Anlıyacağınız rüzgar serseme çevirmiş bizi 12 saatçik bir uyku çektik :)) Bence de yuh!! :P

Sabah alış veriş ve kahvaltı faslından sonra sahile indik rüzgar peşimizi hala bırakmıyordu.Yattık şezlong'larda etrafımızda dolaşan Kaz'lar eşliğinde tekneleri seyrettik bolca..Dikkatimizi çeken şey bu insanlar neden denize girmiyordu.Yoksa hepsimi bizim gibi yol yorgunuydu?



Akşama kadar yapılan miskinlik sonrası rakı-balık yapasımız geldi.Başladık mekan aramaya ama her balıkçının önündek balık vitrinlerindeki balıkların gözlerinin feri gittiğini farkettik..Neyse zorda olsa bulduk bir mekan burada da seçtiğimiz balıktan hayli küçük bir balık geldi..Neyse dedik siğneye çektik.Ancak yediğimiz orta halli bir akşam yemeği için hayli para ödedik.Esnafın ilgisizliği,kazıklama açlığı hizmetten çok başka mevzuulara kafa yormalarını yadırgasakta çok fazla elden birşey gelmiyor.Hatta bir yerde yarımadanın bir detay haritasını alalım dedik A4 boyutundaki bir harita için istenen 5 YTL karşısında dumur olduk.. :) Ertesi gün tekrar aynı sahildeki yerimizi alacaktık ki birde ne görelim kumsalın hemen yakınında yapılan bir kazı çalışmasında sızan sular hoop doğru denize tem yerleşecekti ki bu manzara karşısında aynen başka bir sahile gidesimiz geldi.Esnaf yine başrolde..-abi şebeke suyu bişey olmaz gel yerin hazır.Bana açıklama yapacağın çabayı belediye çalışanlarına gösterseydin biz daha da mutlu olurduk.Sahile inen çamurlu suyu engellerdin canımı yerdin..Neyse gittik başka bir kumsala orasıda evlere şenlik pisliği ve hizmet anlayışı ile bir şişe su için yarım saat bekledik.Sonra denize girmek istedik ki.İnsanların neden girmediğini anladık su brrrrrr!! :) girmemiz ile çıkmamız bir oldu.Sonra akşam yemek faslını pizza ile hallettik bu kez başarılı bir müessese karşımızdaydı neyse ki...

Ardından ani bir kararla ertesi sabah bu yarım adayı gezelim Palamutbükün'de kalalım dedik.Ve yüklenip çıktık yola İlk durağımız Eski Datça oldu..Can Yüzel'in oturduğu kahvede yarım ekmeğe yapılmış tostlarımızı ve çaylarımızı yudumlayıp doğa ile başbaşa kalacağımız bu eşsiz mekana daldık motorumuz ile dolaşabiliriz dedik ama planladığımız gibi olmadık ve bir yere parkedip yaya olarak gezelim dedik.Arnavut kaldırımlı taş sokaklar ve taş evlerin arasında dolaştıkça insan etraftan aldığı bu enerji ile özüne dönüyor ve herşeyi unutuyor.




Can Yücel'in evini tesadüf eseri denk geldik.Bu evi süzerken yanımıza yaşlı bir teyze yanaştı.Çok nazik bir karşılama hal hatır sormadan sonra hayır duasını verip yanımızdan ayrıldı.Çok hoşumuza gitti doğası gibi insanlarıda çok iyi diye düşünürken haklı olduğumuzu yanımıza gelen bir arkadaş çıkardı.Adı Fatih..Eski İstanbul'lu bir Eski Datçalı :))..Büyükşehirin keşmekeşinden sıyrılıp atmış kendisini buralara ve girmiş bir çaba içerisine buraları tanıtacam hizmet edeceğim turizm'e diye..Uzunca bir sohbetimiz oldu.Nabzımızı yokladı.Ben anlattıkça sanki aynı şeyleri daha önce duymuş gibiydi.İnşallah bu çabaları boşa gitmez ve esnaf ve yerli halkı turizm'in önemini kavrar Fatih gibi.Verdiği yol durumu bilgileri çok işe yaradı tekrar teşekkürü borç bilirim..Buradan işletmesine ve kendisine ulaşabilirsiniz



Palamutbükü'ne doğru yola çıktık.Öncesinda Hayıtbüküne uğradık iki küçük çay için 5 YTL ödedik.Oradan Ovabükü'ne uğradık bu iki bükten çok haz etmedik.Ardından Palamutbükü yoluna koyulduk manzara muhteşem deniz ve yeşilin dansı nefis..Burada kalalım diyoruz.Yer ararken bir yer geliyor karşımıza Olgun apart çıktı.işletmeci bayana yeriniz var mı? dediğimizde aldığımız cevapla Yaso ve benim donup kaldığımız an oldu.Size uygun yerimiz yok!.İşletmeci ve Turizmcime gel..Ne demek bu? bu nasıl bir müşteri yaklaşımı? Ağzımızın payını aldıktan sonra oradan ayrılıyorduk ki bir başka bayan yer mi arıyorsunuz dedi.Bize göstediği deprem prefabriği için istediği 80 YTL'lik talebi kibarca geri çevirdikten sonra KNİDOS'a yollandık bir an önce bu tarihi dokununda havasını soluyup doğruca Bodrum'a yollanmanın en doğru karar olduğuna karar verdik.



KNİDOS tarihi ve konumu itibariyle muhteşem bir yer ama pislik içinde anlamsızca açılan 3-5 metrelik çukurlar var muhtelif yerlerde ve etrafında hiçbir önlem alınmamış aman dikkat.Kalıntıların başındaki açıklama tabelaları yerlerde çoğu yerde :( Anlamsızca bu antik kentin ortasına kurulan lokantaya izin veren Kültür Bakanlığımızıda tebrik edelim..Burada ilk kazıları 1856-1858 yıllarında yapan İngiliz araştırmacı Charles Newton'un sanırım kemikleri sızlıyordur.:( Bol bol fotoğraflıyoruz etrafı..Herşeye rağmen tarihi doku muhteşem..



Derken bir şekilde Datça'dan Bodrum'a feribotun 17:30'da kalktığını öğreniyor hemen yol'a koyuluyoruz..Ver elini Bodrum..Doğru annemlere.. :)) Bodrum bildik yer..Aile saadeti yaptık biraz.İşte böyle büyük hayallerle çıkılan bir geziyi daha iyi kötü hatıralarımızdaki deftere yazdık..Bir daha gidermiyim? Giderim....ama eskisine :))





Görüşmek üzere....Tüm Fotoğraflar Gezilerden bölümünde...

2 Temmuz 2008 Çarşamba

İstanbul - Datça


Daha Büyük Haritayı Görüntüle


Dostlar .. 5 - 13 Temmuz Günleri arasında İstanbul - Datça - Bodrum - İstanbul güzergahında olacağım.Yaşananlar ve fotoğraflar burada yerini alacak... :) Görüşmek üzere..